top of page

Müjdeler olsun, karbon salımı rekor düzeyde düştü!

Güncelleme tarihi: 14 Mar 2020

Ama buna sevinemiyoruz…

Yeni Dünya Düzeni Bitti

Evet, karbon salımı sadece Çin’de bile bir ay içinde %25 düştü. Dünya yıllar sonra nihayet derin bir nefes almalı ve bunu kutlamalıydı. Tuhaftır ama bu kez bu kötü bir haber, çünkü karbon salımındaki düşüşün sebebi, iklim krizine saygılı politikacılar, çevreci şirketler veya iklim aktivistlerinin bir çabası sonucu değil. Karbon salımındaki düşüş bir virüs yüzünden oldu: Covid-19.

Gözle görülemeyecek kadar küçük bir organizma, koskoca devletlerin, küresel şirketlerin ve on binlerce iklim aktivistinin çeyrek asırdır başaramadığı şeyi birkaç hafta içinde başardı ve sera gazı salımını dramatik bir şekilde düşürdü.


Peki bu nasıl oldu?

İnsanlık, tarihin gördüğü en büyük saldırılardan biriyle karşı karşıya. İsmi “Corona” olan bir virüs. 2019 yılında tespit edildiği için ona Covid-19 kod adını taktılar. Bu minik bela, önce Çin’de başladı, sonra ülkeler ardı ardına devrilen domino taşları gibi birer birer bu virüse teslim oldular. Şimdi yayılmadığı ülke yok gibi. Ve tüm ülkelerdeki insanlar, dini, milleti, eğitim durumu, cinsiyeti ne olursa olsun, bu salgına birbirine benzer tepkiler veriyorlar. Önce hafife almayla başlayan ve kısa sürede paniğe dönüşen bir akım şu anda bütün dünyayı kasıp kavuruyor. Sosyal medyadan yayılan karantina altındaki ülkelerin görüntüleri insanı şoke edecek cinsten. İnsanlar sokaklardan ellerini eteklerini çekiyorlar, eğlence bitiyor, yaşam donuyor ve tüketim duruyor. Sanki bir distopya romanı veya Netflix dizisi gibi her şey, hepimiz gördüklerimize inanmakta güçlük çekiyoruz. Ve salonun kanepesinde uzanmış sosyal medyadan bu İtalya, Çin, İran görüntülerini seyrederken bir korku sarıyor içimizi:


Sıra bize de mi gelecek?

Panik; Corona’nın girdiği ülkelerde virüsten hızlı yayılıyor. Hayatın içinden evlerine çekilen insanlar aynı zamanda üretim veya hizmet gibi çeşitli iş kollarında faaliyet gösteren çalışanlar olduğu için tüketimle birlikte üretim de durmuş oluyor. Ve küçücük bir virüs yüzünden küresel ekonomik sistem, ikinci dünya savaşından beri meydana gelen en keskin çöküşlerinden birini yaşamaya başlıyor. Bütün borsalar çöküşte. Fabrikalar birer birer kapanıyor. Dünyanın en büyük pazarlarından biri olan Çin’de otomotiv satışları bir ayda %80 düşüyor! Üretim durunca fabrika bacaları tütmez oluyor ve atmosfere saldığımız karbondioksit miktarı da düşüveriyor. Ben de dahil binlerce iklim aktivistinin yıllardır hayalini kurduğu bir şey gerçek oluyor aslında. Ama buna sevinemiyoruz. Çünkü karbon salımındaki düşüş, temiz enerji sayesinde değil, daha çevreci bir ekonomik sistem yarattığımız için değil, döngüsel bir ekonomi modeline geçtiğimiz için değil. İnsanın söylerken bile tüylerini diken diken ediyor ama, ölümcül bir virüs yüzünden...


Sanki boruya üflendi ve “Yeni Dünya Düzeni”nin bitişi haber veriliyor bizlere...

Üretim düşerken, piyasalar çökerken “güvenli liman” diye düşünülen altın bile değer kaybediyor. Bir ezberin bozulması bu. Sağlık ve hijyen ürünleri haricindeki tüm emtiada büyük bir değer kaybı yaşıyor. Petrol fiyatları yerlerde sürünüyor. 11 Eylül 2001’de yaşanan terör saldırısı yüzünden sarsılan küresel ekonomi ve 2008’deki büyük ekonomik durgunluktan sonra yaşanan en büyük şok olduğu söyleniyor, ki ben aynı kanıda değilim. Bu yeni bir dalga. Bu bir zincirin, krizler zincirinin üçüncü veya dördüncü halkası değil…

Bu bir ilk.

Daha önceki hiçbir ekonomik krize benzemiyor, bilinen hiçbir stokastik modelle açıklanamıyor, krizin çizmekte olduğu grafiğin bir sonraki noktası öngörülemiyor.

Büyük bir sis, küresel sistemin üzerine çökmüş durumda. Tekvin romanımı okuyanlar bu "sis"i bir yerlerden hatırlıyor olmalılar! Ve sis kalktığında neyin ne olduğunu, insanlığa ve ekonomiye nelere mal olduğunu birlikte göreceğiz.

Ama henüz değil.

Çünkü filmin henüz başındayız.

Önce Çin’in, ardından İtalya’nın başına gelen “boş sokaklar” ve her gün rekor kıran insan ölümleri henüz yeni başlayan bir filmin ilk sahnesiydi. Virüsün bulaşmasıyla toplu ölümlerin yaşanması arasındaki 3-4 haftalık sürecin tamamlandığı İran ve Güney Kore de benzer sonuçları yaşadılar ve filmin ikinci sahnesine geçtiler. Ve şimdi İspanya sarsılıyor. Ülke karantinaya alındı. Sırada Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri var. Bir çok ülke için henüz her şey yeni başlıyor. Sırasıyla tüm bu ülkelerin insanları da stok yapıp ve evlere çekilip tüketimi durduracaklar. Tüketimle birlikte üretim de durmuş olacak. Daha büyük bir küresel ekonomik kriz dalga dalga dünyaya yayılacak. Corona virüsü tek iplikçikli bir RNA’dan oluşuyor. Ama yarattığı ekonomik virüsün iplikçikleri bir arapsaçına dönüşmüş durumda.


Bir dönemin sonu bu.

Aşırılıklar ekonomisinin sonu.

Ve bu kez frene basan biz değiliz. Dünya’nın kendisi!

Aşırı üret, aşırı tüket, ihtiyacından fazlasını satın al ve işin bittiğinde fırlatıp doğaya at.

İnsanoğlu bu ekonomi modelini gerçek anlamıyla 1950’lerde icat etti ve adına da “kapitalizm” dedi. Alan da satan da memnun gibiydi. Ama sadece 50 yıl içinde bu “aşırı” yükü kaldıramayan ekolojik denge çöktü. Dünya kendi kendini yenileme kapasitesini kaybetmek üzere. Yaygın tabirle “sürdürülebilirliğini” yitirmek üzere. Bir süreden beri kaynakları tüketme hızımız, onların kendini yenileme hızından fazla. Üstelik sadece kaynakları tüketmekle kalmıyoruz, bir yandan da petrol, gaz, kömür gibi “kirli” enerji tipleriyle atmosferi dumana boğuyoruz. Atmosferde biriken karbondioksit, metan gibi sera gazları yüzünden hava ve dünya ısınıyor. Isındıkça çölleşiyor, temiz sularını kaybediyor, verimli toprakları yükselen tuzlu suların altında kalıyor. Bozulan iklim dengesi yüzünden ani seller, fırtınalar, hortumlar, kuraklıklar yaşanıyor. Dünyanın pek çok yerinde insanca bir yaşamı sürdürebilecek su kalmamış durumda. Aşırı ısınan havalar susuzlukla birleşince salgın hastalıklar çıkıyor. Fakir üçüncü dünya ülkelerinin açlık sınırının altındaki halkları bu hastalıklarla mücadele edemiyor. Bakteriler, virüsler şekil değiştirip güçleniyor ve süper virüsler haline gelip dünyayı dalga dalga vurmaya başlıyor.

Oysa Dünya, 1970’lerde alarm vermeye başlamıştı. Bilim adamları bizleri uyardı. Kulak asmadık.

Dünya 1980’lerde ve 1990’larda “küresel ısınmayı” herkes için belirgin hale getirdi ve bizi yeniden uyardı. Üstelik bu kez havalar öylesine ısınmaya başladı ki, bilim insanlarının bizi uyarmasına bile gerek yoktu, Dünya insanoğlunu bizzat uyarıyordu. Biz yine frene basamadık. Çevreci politikalar boş vaatlerde, okunmadan imzalanan protokollerde kaldı.

2000’lerde büyük doğa felaketleri yaşamaya başladık.

Frene basmamız gerektiğini anladık ve ayağımızı fren pedalına koyup hafifçe fren yapmaya başladık. Ama bu hem yumuşak bir fren oldu, hem de artık bazı şeyleri önlemek için çok geç kalmıştık. Sonuçta bugün Dünya’nın karşımıza çıkardığı fatura bu oldu:

Covid-19.

İklim değişikliğinin bir sonucu olan süper virüs. Corona virüs ailesinin en son ferdi. Aşısı yok. Aşı bulma ümidi 1 yıldan önce yok. O da her şey yolunda giderse. İlacı yok. İlaç bulma ümidi 3 ila 6 aydan önce yok. Yine her şey yolunda giderse…

Tek yapabileceğimiz hijyene dikkat etmek ve kalabalığa karışmamak. Hatta evlere çekilmek.

Eve çekildikçe ekonomi daha da yavaşlayacak, esneyebilen ekonomiler esneyecek ve küçülecek, esneyemeyenler büyük krize girecek. Küresel ölçekte bir ekonomik krizin, hatta küresel sistemin çöküşünün ayak sesleri bunlar.


Peki eskinin yerini ne alacak?

New World Order denen, Yeni Dünya Düzeni isimli küresel kapitalist sistemde büyük bir mutasyon yaşanmaya başladığı muhakkak. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu değişim, insanlığın hayrına ve insanca bir değişim mi olacak? Yoksa bir türlü akıllanmayan insanoğlu, her keskin virajda yaptığı gibi “krizi fırsata çevirip” pragmatist bir uyumlanmayla daha küresel, daha birbirine bağımlı, daha şirket merkezli bir modele mi savrulacak? Sıradaki daha insanca bir düzen mi? Yoksa daha vahşi bir kapitalizm mi olacak?

Bunu henüz bilmiyoruz.

Benim gibi “iklimci” ekonomistler için bir umut mu bu? Hep bahsettiğimiz, özlemini kurduğumuz insanca bir düzenin, “Yeşil Yeni Düzenin” başlaması için bir milat mı olacak tüm bu yaşananlar?

Bunu da henüz bilemiyoruz.

Bildiğimiz, umut olduğu. Eskisinden de büyük bir umut.


Ama önce başımızdaki şu Corona belasından kurtulmamız gerekiyor!


894 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page